Diyabet hem gençlerde, hem de yaşlılarda görülen ve tüm vücudu ilgilendiren bir hastalıktır. İnternette bu hastalıkla ilgili detaylı bilgi bulabileceğiniz için burada detaya girmeyeceğim.
Ama özetle ve genelde:
Genç ve İnsüline bağımlı Diyabete Tip 1,
Yaşlı ve genelde kilo kontrolü ve ilaçla tedavi edilene Tip 2 denildiğini hatırlatmam lazım.
Sistemik bir hastalık olduğu için, Diyabet tüm vücut sinirlerini, damarlarını, dolayısıyla böbrek, kalp, beyin gibi önemli organları etkilemektedir. Göz damarları vücudun diğer damarlarının aynası olduğu için hastalığın yaptığı tahribat burada açık bir şekilde görünür.
Damarlar açısından yalnız kan şekerinin yüksek gitmesi problem yaratamaz: şekerin dalgalanması, bir düşüp bir yükselmesi de tahribat yapar! Bu nedenle bilhassa insüline bağımlı hastalarda insülin dozunun iyi ayarlanması, kan şekerini dalgalandırmadan sabit değerde tutulması çok büyük önem taşır. Hastalar, başlangıçta görmelerini etkilemediğini düşündükleri için kan şekeri oynamalarına önem vermezler; hastalık ilerleyince gittikleri doktorların yapacakları pek fazla bir şey kalmadığı için sonuç ne yazık ki körlüktür!
İlk fotoda normal görüntü, ikincisinde ise şeker sarı noktayı etkilemeye başladığından lekeli görüntü oluşmaya başlamış. Üçüncü foto ise diyabete bağlı ilerlemiş sarı nokta hastalığını göstermektedir.
Bu nedenle hastaların bilhassa iç hastalıkları veya endokrinoloji uzmanlarının söyledikleri önerilere harfiyen uymaları gerekir.
Diyabet gözde 3 önemli hastalığa ve giderek körlüğe neden olur:
Katarakt: Bu geçici bir körlük nedenidir ve ameliyat ile şifa bulur.
Kanamalar:Bu ise kalıcı körlük nedeni olabilir! Bu nedenle dikkatli takip edilmesi gerekir. Gözün arkasındaki retina tabakası damarları zamanla bozulan çeperlerinden serum ve giderek kan sızdırmaya başlarlar. Bu evreye gelmiş kişilerde önce kalp anjiyosu gibi, retina damarlarının anjiyosu çekilir. Kaçak yeri ve retinanın beslenemeyen alanları saptandıktan sonra Argon Lazer yapılır. Genelde hastalar lazer sonrası görmelerinin azaldığından şikâyet ederler: doğrudur, görmeleri bir miktar azalabilir. Ama bu devrede unutmaması gereken eğer lazer olmasalardı görmeleri tümüyle gidecek ve kalıcı körlük oluşacaktı! Demek ki doktorunuz sizin kör olmamanız için gerekli gördüğü müdahaleyi yapmıştır, hatta siz şekerinizi iyi kontrol etmediğiniz için lazer yapmak zorunda kalmıştır… Bazı hastalar ise lazer sonrası her şeyin düzeldiğini zannedip, yine şeker kontrollerini ihmal etmeye başlarlar: hâlbuki diyabet ömür boyu süren bir hastalıktır ve bu sefer başka damarlardan sızma/kanama olacaktır. Bunun üzerine doktorunuz yeni bozulmuş damar bölgelerine yine lazer yapmak zorunda kalacak ve görmeniz yine daha azalacaktır! Bu nedenle kan şekerinizi ömür boyu sabit ve normal değerlerde tutmanız gereklidir!
Göz Tansiyonu (Sekonder Glokom): Eğer kataraktınız alınmaz veya göz arkasındaki damarlara müdahale edilmez ise bu sefer göz tansiyonunuz ciddi şekilde yükselir. Genelde ilaç tedavisine cevap vermez; göziçi suyunu yapan bölgeye dondurma veya koter ile yakma tedavisi sonuç vermez ise, şiddetli ağrıdan dolayı, gözünüzün alınması gerekebilir!
Kısaca diyabet mutlaka dikkate alınmalıdır ve tedavisinin ömür boyu süreceği unutulmamalıdır.
Göz içi basıncının (GİB) yüksek olması nedeniyle, atardamarların basıncının düşük kalmasına bağlı olarak kanın retina (ağtabaka) hücrelerini besleyememesi ve bunun sonucunda bu hücrelerin giderek ölmesi durumudur !
1- Açık Açılı Glokom ( AAG )
Göz Tansiyonunun % 90 ‘ ı Açık Açılı Glokom (AAG)dur ve
– AAG çok sinsi bir hastalıktır ! yani :
– AAG’ li bir göz dışardan tamamen normal görünür!
– AAG’ li bir gözün anlaşılabilmesi için mutlaka Göz Tansiyonunun ölçülmesi gerekir !
– Bu nedenle hiç bir göz şikayeti olmayan 35 yaş üstündeki herkesin senede bir kez Göz tansiyonunu ölçtürmesi gerekir diye öğrenmiştik ve söylüyorduk. Lakin en az 10 seneden beri 15 yaşın üstünde de göz tansiyonu saptadığım için artık neredeyse herkesin ölçtürmesi gerekiyor!
Çünkü kaybolan görme geri gelmez!
Glokomda Görme Alanı zamanla daralır ve giderek dönüşümü olmayan körlük yerleşir!
Göz Doktorunuz ancak kalan görmenizi korumanıza yardımcı olabilir !
Kimler Risk Altında ?
– 35 yaşın üstünde olup düzenli olarak doktora gitmeyenler
– Stres altındakiler
– Şeker Hastaları
– Hipertansiyon Hastaları
– Ailesinde Glokomu olan kişiler
– Sigara kullananlar
– Miyop Hastalar ( özellikle -3.00 D. nin üzerinde olanlar )
– Düzenli şekilde kortizon türevi hormon kullananlar
– Gözüne darbe almış kişiler
– Siyah ırktan olanlar
Teşhis :
1- Göz Tansiyonunun Ölçülmesi
2- Göz Dibi Muayenesi
3- Görme Alanı
4- Kornea Kalınlığı ölçümü
5- Görme Siniri Liflerinin Muayeneleri ile olur.
Tedavi:
1- İlaç tedavisi : Çok yüksek olmayan Glokom olgularında genelde göz damla tedavisi yeterli olmaktadır; Bazen 1 bazen 2 tip damla hastalığın zararlarını önleyebilmektedir. Burada bilinmesi gereken: Glokom’un Diyabet gibi ömür boyu devam eden bir hastalık olduğudur! Bu nedenle ilaçlar hiç bir zaman kesilmemelidir!
2- Laser Tedavisi (SLT) : Bazı olgularda çok iyi sonuç vermektedir.
3- Cerrahi Tedavi : Yukarıdaki tedavilere cevap vermeyen hastalarda en son, ama vakit geçirilmeden mutlaka başvurulması gerekir.
2- Açı Kapanması Glokomu ( AKG )’ nun belirtileri:
– Göz civarında şiddetli ağrı
– Kusma
– Gözlerde kızarıklık
– Işığa bakıldığında ışık etrafında hale şeklinde gökkuşağı renklerinin görülmesi
– Bulanık, sisli görüntü
– Sabahları baş ağrısı
Yukarıdaki belirgin nedenlerden dolayı AKG’ nun teşhisinde zorluk çekilmez; çünkü bu kadar şikayeti olan hasta zaten kısa zamanda Göz Doktoruna gider….
3- Sekonder (İkincil) Glokom:
– Katarakt, iridosiklit (üveit) gibi Göz Hastalıklarına bağlı olarak veya,
– Diyabet, Romatizma gibi diğer vücut hastalıklarına bağlı olarak Göz Tansiyonu yükselebilir.
4- Konjenital (Doğuştan) Glokom:
Bu konuda da anne – babalar çok dikkatli olmalıdırlar; çünkü halk arasında iri gözlü bebekler sevilirler, halbuki iri gözlü bebeklerin bazılarının göz küreleri Göz Tansiyonu nedeniyle balon gibi şişmişler ve bu nedenle iri görünmektedirler….. Demek ki :
– İri Gözlü,
– Gözleri kırmızı ve devamlı sulu olan
– Işıktan rahatsız olan
– Göz bebekleri hızla büyüyen
– Az yemek yiyen
– Huzursuz ve sürekli ağlayan yavrularımızı vakit kaybetmeden Göz Doktoruna götürmeliyiz.
Çünkü bu tür Glokomun ilaç ile tedavisi yoktur ve tek tedavi yöntemi Cerrahidir ve ne kadar erken müdahale edilirse hastalık, o kadar az hasar ile atlatılmış olur.
Son Bilimsel Gelişmeler:
Eskiden glokomun yalnız göz tansiyonu yüksekliğine bağlı tahribatı içeren bir hastalık olduğu düşünülürdü. Son bilimsel çalışmalar doktorları, glokomun arteryel hipertansiyon, KİBAS (Kafa İçi Basınç Artma Sendromu), uyku apnesi gibi bir genel dolaşım bozukluğu olarak nitelendirmelerine yöneltmiştir. Hatta son yapılan çalışmalar, uyku apnesi olan kişilerde glokomun daha sık görüldüğünü belirtmektedir.
Türkiye’ de ilk defa ve 15 seneden beri orta şiddette renk körlerine yardımcı olan kromatik lensleri uygulamaktayım..
Renk körlüğü genelde doğuştan bir hastalık olup, ne yazık ki tedavisi yoktur. Buna karşılık, üzerinde iki sene çalışarak yurdumuzda uyguladığım kontakt lensler, renkli görme bozuklukları olanlara % 90′ a varan fayda sağlamaktadır.
Aşağıdaki resimde ise X ile başlayıp X biten bir yol göreceksiniz..
Eğer göremiyorsanız bir göz doktoruna başvurun.
Değerli Hastalarım,
Sabah Gazetesinde Renk Körlüğü Konusunda 28.05.2009 tarihinde yayınlanan röportajımın linkini ve yazısını aşağıda bulacaksınız:
Türkiye’de renk körlüğüne çözümde Türk doktor Ahmet Girgin büyük bir ilke imza attı. Renk körlüğüne yerli çözüm üreten Doktor Girgin’in çalışması geçtiğimiz günlerde katıldığı Amerika-Asya-Pasifik Birleştirilmiş Kongresi’nde büyük ilgi gördü.
Çalışması sırasında hiç bir klinik ve bakanlıktan yardım görmediğini vurgulayan Doktor Girgin, “Bazı meslektaşlarım bu lenslerin –daha denemeden- işe yaramayacağını bile söylemişler. Bunun üzerine çalışmamı önce 40. Türk Oftalmoloji Kongresinde, daha sonra 2008 Dünya Oftalmoloji Kongresinde tebliğ olarak sundum. Geçen sene Hong Kong’daki Dünya Oftalmoloji Kongresinde tebliğ dikkat çekince, bu sene Amerika-Asya-Pasifik Birleştirilmiş Kongresine sempozyum katılımcısı olarak davet edildim ve buradaki konuşmam da günün en önemli 8 sunumu arasına girerek internette yayınlandı” açıklamasını yaptı.
Girgin, çalışmalarıyla ilgili şöyle konuştu: “Aslında bu lenslerin hikayesi 1997 senesine kadar uzanır. O tarihte bulunan ve daha sonra Kromajen lensler olarak adlandırılan lensleri Türkiye’ye sokmak için Ankaralı bir firma çok uğraşmıştı. Nedendir bilinmez izin alamayınca, ben de bu lensleri Türkiye’de yapamaz mıyız diye düşünerek, Galatasaray Lisesinden bir arkadaşım ile çalışmaya başladık. Arkadaşım rahmetli Muhlis Başay Kesin Kontakt Lens firmasının sahibi idi ve birkaç ay uğraşarak Türkiye’de ilk defa bu lensleri imal ettik ve uygulamaya başladım. İstatistiksel çalışmaları da değerli Meslektaşım Dr. Hilmi Or yaptı.”
Doktor Girgin, lenslerin işleyişini ise şöyle anlattı: “Normal insan doğadaki 10.000 renk tonunu fark edebilir. Halbuki kısmi renk körlüğü olanlar ancak 2.000 civarında tonu ayırabilirler. İşte bu kişilere lensler uygulanınca ayırt ettikleri ton sayısı 6.000’e kadar çıkmakta. Tabi bu rakam normal insanlara göre yine de az. Ama renk körlerine için 3 misli fazla renk ayırt etmelerine imkan sağlamakta ve bu da onlar için çok, ama çok önemli. Hatta bazı hastalarım lensler uygulandıktan sonra arabaların kırmızı stop lambalarını fark ederek ‘Aa, bakın arabanın arkası yanıyor’ gibi yorumlarda bulunmakta. Çünkü o zamana kadar kırmızı tonunu hiç görmemişler. Doğal olarak lensler çıkartıldığı zaman kişi eski haline dönmekte yani renk körü olmakta. Renk körlüğü cinsiyete bağlı geçtiği için kadınlarda çok nadir görülür. Fakat erkeklerde bu oran % 8’e kadar çıkmakta. En sık rastlanan kırmızı, yeşil renk körlüğüdür. Mavi renk körlüğü çok daha nadir görülmekte. Doğal olarak kişi tümüyle renk körü ise, lenslerden hiçbir fayda görmeyecek. Çünkü tabiattaki renkleri yalnız grinin tonları olarak fark etmektedirler.”
“Kromajen lenslerin başarısı %97 iken, bizim lenslerimizin başarısı %89’a ulaşabilmiştir” diyen Doktor Girgin, bunun hastalar için çok büyük bir kazanç olduğunu ifade etti.
Değerli Hastalarım,
Sabah Gazetesinde Renk Körlüğü Konusunda 1.1.2005 tarihinde yayınlanan röportajımı aşağıda bulacaksınız:
Renk körlerine özel kontakt lens müjdesi
Göz doktoru Ahmet Girgin, orta seviyede renk körü olanlara yardımcı olan renkli lens uygulamasını Türkiye’de başlattı.
Genelde doğuştan gelen bir hastalık olan renk körlüğünün tedavisi de mümkün değil. Ancak belli bir seviyedeki renk körlerinin problemini ortadan kaldırmak için renkli kontakt lenslerden faydalanılıyor. Dr. Ahmet Girgin, Türkiye’de kendi geliştirdiği kırmızı, sarı ve yeşil tonlarındaki lenslerle renk körlüğünün önlenebildiğini söylüyor: “Renk körlüğü insanın gözündeki bazı maddelerin eksikliğinden kaynaklanır. Gözün arkasındaki retina tabakasında renkleri seçen hücreler vardır. Bunlar üç rengi seçer, kırmızı, yeşil ve mavi. Bunlardan birini seçmediği zaman öbür iki rengin karışımlarını algılar. Bu üç renk içinde biri eksikse bu lenslerin faydası oluyor. İkisi eksikse yarım fayda sağlıyor, ama üçü birden eksikse yapılacak bir şey yok.”
Yurtdışında da renk körlüğüne yönelik lens uygulamaları olduğunu belirten Dr. Ahmet Girgin, Türkiye’de tamamen kendi imkanlarıyla bu çalışmayı yaptıklarını ekliyor. Bu lensleri geliştirmek için iki yıl uğraştığını anlatan Girgin, toplumda çok sık rastlanmasa da mevcut olan rahatsızlıkların geç tespit edildiğini söylüyor:
“Aileler çocuklarını erken yaşta kontrole götürmeli. Genelde çocuğun rahatsızlığından haberdar olmuyorlar. Çünkü çocukta farkında olmuyor. Sonra askerde ya da ehliyet alırken fark ediliyor.”
Özel bir testle teşhis konulan renk körlerinin gündelik hayat içinde sıkıntı yaşadıkları konuların başında trafik ışıkları geliyor. Dr. Ahmet Girgin, ayrıca tekstil gibi renklerin ön planda olduğu sektörlerde görev yapanlar açısından da önemli bir rahatsızlık olduğu görüşünde:
“Tekstilde çalışan bir hastam, ‘Benim hiçbir problemim yok. Renk körü olduğumu bilmiyorlar’ dedi. Sonra kendisine koyu kırmızı tonunda bir lens taktık. Hemen hemen bütün renkleri fark eder oldu. O da şaşırdı. ‘Bakın buna ben yeşil diyordum ama kahverengiymiş’ dedi. Zaten bana gelen renk körlerine bu lensleri taktığım zaman birden şaşırıyor.”
Neslihan Tunç
Değerli Hastalarım,
Hürriyet Gazetesinde Renk Körlüğü Konusunda 10.3.2005 tarihinde yayınlanan röportajımı da aşağıda bulacaksınız:
Renk körlerine ‘krom’lu lens
Birsel SANCAR / İSTANBUL
İki yıl uğraştıktan sonra bir lens imalatçısı ile birlikte kromatik lensi geliştirdiklerini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Girgin, ‘Lensin orta bölümünde kırmızı, yeşil ve mavi bir nokta var. Türk halkının büyük çoğunluğu koyu renk gözlü olduğu için, gözbebeğinin üzerine gelen renkli kısım görülmüyor. Ancak açık mavi ve yeşil gözlü kişiler takınca Van kedisi gibi oluyor’ dedi. Lensin ortasındaki renkli bölüme katılan kromun renklerin parlamasını sağladığını belirten Dr. Girgin, ‘Krom maddesi Amerikan arabalarında kullanılıyordu, bu sayede araba parlıyordu. Biz aynı prensipten yola çıktık. Hasta kromatik lensi taktığında, arabaların kırmızı stop lambalarını parlak bir şekilde görebiliyor’ diye konuştu.
Ehliyet verilmeli
Lensin hastalığı tedavi etmediğini, sadece takıldığı sürece renkleri görmeyi sağladığını ifade eden Girgin, ‘Almanya’da renk körleri ehliyet alabiliyor. Türkiye’de yaşayan biri renk körü ise ehliyet alamıyor’dedi. (Not: Artık ehliyet alabiliyorlar…))
Değerli Hastalarım,
2009 Mayısı’ nda Bali’ de Amerika – Asya – Pasifik Kongresi’ nde sunduğum Renk Körlüğü Lensleri üzerine çalışmam internette de yayınlandı:
2009 Dünya Kongresindeki Renk Körlüğü Lensleri Sunumum
Bazı Hastalar Renk Görme Bozukluğunu düzelten gözlüklerin olup olmadığını soruyorlar; Cevap:
yurdumuzda yok
yurt dışında var
Lakin, aşağıdaki fotoya dikkatli bakın:
Bu renkte gözlük kullanır mısınız?
Öndeki gözlükte olduğu gibi 2 ayrı renkte 2 ayrı camlı gözlük kullanır mısınız?
Renk körlüğü hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz
Parlak ışık gözleri rahatsız eder, ama tahrip etmez : mutlaka güneş gözlüğü gerekli değildir!
Gözlerin fazla kullanılmaları onları yorar, ama tahrip etmez!
Kuvvetli, zayıf veya yanlış gözlükler gözleri yorar,ama tahrip etmez!
Kontakt lensler ve gözlükler, göz bozukluğunu takıldıkları müddetçe düzeltirler, ama hiçbir zaman kırılma kusurlarını tümüyle yok etmezler!
Normal insanlarda gözyaşı gözleri yeterince temizler, mutlaka ıslatıcı göz damlası gerekmez!
Başağrıları genellikle göz yorgunluğundan kaynaklanmaz, hele migren hiç! (Oftalmik Migren gibi bazı baş ağrıları ışık vs… nedeni ile tetiklenebilirler, ama göz yorulmasından tetiklenme olmaz!!)
Sağlam gözler 35 yaşına kadar senelik muayene gerektirmez! (tabii önce sağlam olup olmadıklarının bakılması gerekir!)
Açık açılı glokomlu göz dıştan tamamen normal görünür ! (=Açık açılı glokomlu göz ancak göz tansiyonu ölçümü ve diğer muayene yöntemleri ile anlaşılabilir.)
Bebeklerin gözlerinin devamlı sulanması :
ya konjenital glokom (doğuştan göz tansiyonu)
veya gözyaşı yolunun tıkalı olmasındandır.
Göze kaçan kimyasal maddeler:
hiç bekletilmeden su ile yıkanarak uzaklaştırılmalı ve sulandırılmalıdır.
Asitler baz ile, bazlar asit ile kesinlikle yıkanmamalıdır!
Frank W. Newell : Ophthalmology Principles and Concepts, 4. baskı, sayfa: 147
İsterseniz şimdi yukarıdaki maddeleri teker teker açıklamaya çalışayım:
Dünyayı bir film kamerası gibi izlememize izin veren gözlerimizin değerini ancak işlevleri iyi yapamamaya başladıklarında anlarız ; ama genelde iş işten geçmiş olur. Bazen de etraftan duyduğumuz yalan-yanlış sözleri uygulayarak durumu daha da içinden çıkılmaz duruma getiririz …
İşte bu yazıda orbita dediğimiz çukurda hem kemik duvarları, hem kapaklar, hem de havadaki tozları tutarak kirpiklerle çok iyi korunan gözlerimiz hakkında hepimize yararlı olacağını inandığımız küçük noktalara değinmeye çalışacağız.
• Derler ki : “Çok okudum, çok yazdım, çok çalıştım : onun için gözlerim mahvoldu!”: Yanlış!
Gözleriniz siz istemeseniz de etrafı tarayan kameralar gibi devamlı bakmakta , yani çalışmaktadırlar. Hatta gözlerinizi kapadığınız zaman bile dikkat edin gözleriniz ışık yokluğunu, yani karanlığı görmektedir…… Demek ki gözleriniz çok okuyup yazmaktan tahrip olmaz; ancak yorulur! Yorgunluğu da dinlenince geçer…..
• Derler ki : “ Bizim zamanımızda elektrik yoktu, ışık yetersizdi : ondan gözlerim tahrip oldu..”: Yanlış!
Loş ışıkta göz bebeklerimiz , bir fotoğraf makinesinin objektifi gibi açılarak, gözün içine daha çok ışık girmesine izin verir; ancak astigmatı olan kişiler az ışıkta gözlüksüz okumaya çalışırlarsa göz bebeğinin büyümesine bağlı olarak, bulanık görürler, gözleri ağrıyabilir; ama bu olaylar göze kalıcı zararlar vermez….
• Derler ki : “Parlak ışık gözleri tahrip eder!”: Yanlış! Karanlığın tersine fazla ışıkta göz bebekleri küçülerek göze daha az ışık girmesini sağlarlar, böylece bir otomatik savunma mekanizması oluştururlar. Ama bazı açık renk gözlü kişilerde bu yeterli olmayabilir, o durumda bile kişinin gözleri tahrip olmaz! İçerde fazla ışığın yansımalarını engellemek için antirefle adı verilen camların bir miktar fayda verdiği gerçektir. Ama rahatsızlığı gidermek için ev veya büro içinde koyu renkli güneş gözlükleri takmaya gerek yoktur. Dışarıda ise güneş gözlüklerinin koyu renkli camları bilhassa güneşin zararlı ultraviyole ışınlarını emmesi açısından bize faydalı olurlar.
• Derler ki : “Bana yanlış gözlük verdikleri için gözlerim böyle bozuldu …”: Yanlış! Bir örnek ile cevap vereyim: -3.00 diyoptri gözü bozuk olan bir kişi düşünün ve ona -2.50 d. gözlük verilmiş olsun, yani gözünün numarası tam düzeltilmemiş, gözlükten sonra -0.50 d. daha bozukluğu kalıyor : aynı kişi gözlük almadan önce -3.00 d. bozuklukla dünyayı görmeye çalışıyordu , gözlüklerden sonra -0.50 d. ile görmeye çalışıyor, sizce hangi durum daha çok gözü bozar ?…
• Derler ki : “Gözlük veya kontakt lens kullandım , ama göz bozukluğum düzelmedi…”: Yanlış!
Ne gözlükler, ne de kontakt lensler göz bozukluklarını yok etmezler, yalnızca tashih ederek iyi görmenizi sağlarlar……
• Derler ki : “Gözlerim kuruyor, o nedenle gözlerimi temizlemek için bir damla damlatıyorum.”: Yanlış!
Nadir birkaç hastalık dışında çoğumuzun gözyaşı yeterlidir. Hatta gözyaşımızın dış tabakasının hafif yağlı olması nedeniyle altındaki sıvı tabakanın buharlaşarak yok olmasını engellemesi sayesinde gözyaşımız gözlerimizi umduğumuzdan daha fazla süre ıslak tutarlar ; ayrıca içinde bulunan lizozim denilen mikrop öldürücü bir madde ile de dışarıdan gelen mikroplara karşı en az ilaçlar kadar etkili bir savunma mekanizması oluştururlar. Bu arada dikkat edilmeden kortizon içeren bir damla göze damlatılırsa ilk anda bir ferahlama hissedilmesine rağmen beklenmeyen tatsız olaylar yavaş yavaş gelişebilir : mesela kortizonlu damlalar mikroplara karşı direncin kırılmasına neden olduklarından bakteriler ve bilhassa herpes adı verilen virüsler gözde üreyerek tatsız problemlere yol açabilirler. Ayrıca kortizonlu damlalar uzun süre kullanılırlarsa göziçi basıncını yükselterek glokoma da neden olabilirler.
• Genelde hastalarımız göz tansiyonunun dıştan bakışta bir belirtisi olduğunu düşünürler: Yanlış!
Akut glokom krizi dediğimiz bir özel durum haricinde glokomlu gözler dıştan tamamen normal görünürler, ancak muayenede göziçi basıncı ölçümünde veya gözdibi muayenesinde tahribat bulguları görülünce olay anlaşılabilir yani göz doktoru haricinde hiç kimsenin dışardan bakarak göz tansiyon yüksekliğini anlamasının imkanı yoktur….
• Derler ki : “Yakından televizyon izlemek gözleri bozar”: Yanlış! Televizyon monitörlerinin radyasyon yaydığı bilinen bir gerçektir; ancak bir süre yakından televizyon izlemek radyasyona bağlı katarakt veya retina hasarına neden olmaz. Sağlıklı gözlerin temelleri çocukluk çağlarında atılır. Özellikle okul öncesi yaştaki çocuklar televizyonu yakından seyretmeyi severler. Genellikle bunun nedeni merak ve çocuğun ilk kez gördüğü renkli, hareketli ve ses çıkartan görüntülere olan ilgisidir. Görme ve işitme problemi olan çocuklar da televizyonu yakından izleme eğilimindedir; ancak görme sorunu olmayan bir çocuk yakından televizyon izliyor diye miyop, hipermetrop veya astigmat olmaz.
• Derler ki : “Bilgisayar oyunları gözü bozar”: Yanlış! Uzun süre bilgisayar oyunu oynamak gözleri ve beyni yorar, göz kuruluğuna neden olur; ancak direkt olarak herhangi bir göz bozukluğuna (miyop, hipermetrop, astigmat gibi) yol açmaz.
• Derler ki : “Gözlüğü bir kere takarsan numaralar hep artar”: Yanlış! Gözlük “miyop”, “hipermetrop” ve “astigmat” adı verilen kırma kusurlarını düzelterek daha net görmemizi sağlar. Gözlük takmak numaraların düşmesini sağlamadığı gibi artmasına da neden olmaz. Gözlük ayakkabı gibidir: sokağa yalın ayak çıkarsanız, yürürsünüz, ama rahatsız yürürsünüz. Bir kere ayakkabının rahatlığına alışınca artık ayakkabısız çıkmak istemezsiniz. Ama ayakkabı giymek ayak numaranızı ne büyütür, ne küçültür. Aynı şekilde gözlükle görme netliğini fark eden insan da artık gözlüğü çıkarmak istemeyecektir. Erişkinlerde 40 yaşından sonra ortaya çıkan yakını görme probleminde (bakınız : presbiyopi) de gözlük taksanız da takmasanız da 60 yaşına kadar numaralar artacaktır. Bu doğal bir süreçtir: yakın gözlüğü kullanmak bu süreci hızlandırmaz veya yavaşlatmaz, sadece daha rahat okumanızı sağlar.
• Derler ki : “Sokaktan alınan güneş gözlükleri ve başkasının gözlüğünü takmak gözü bozar”: Yanlış! Güneş gözlüğünün gözünüzü güneşin zararlı etkilerinden koruması için UV (ültraviyole= mor ötesi) ışınlarını bloke etmesi gerekir. UV ışınlarını bloke eden güneş gözlüklerinin nereden alındığınızın önemi yoktur. UV bloke edici özelliği olmayan bir güneş gözlüğü sadece işe yaramaz, ama gözünüzü de bozmaz. Başka bir kişinin gözlüğünü takmak gözünüzü bozmaz yalnızca yorar ve baş ağrısına neden olabilir. Ancak, sekiz yaşından küçük çocuklar doğru derecelerde ve ihtiyacı olan gözlükleri takmalıdırlar. Uygun olmayan gözlük kullanımı çocuklarda göz tembelliğine neden olabilir.
• Derler ki : “Çocuklarda bir miktar şaşılık (gözlerde kayma) olması normaldir”: Yanlış! Şaşılık normal bir durum değildir. Çocuklarda gözlerde kayma doğuştan olabilir veya sonradan ortaya çıkabilir. Bazı şaşılık tipleri geçicidir ve gözlükle düzeltilebilir. Bazı kaymaları düzeltmek için ise ameliyat gerekebilir. Şaşılıkla ilgili en önemli sorun, kayan gözde tembellik gelişmesidir. Göz tembelliği erken tespit edilebilirse, çocuk 8-10 yaşına gelene kadar; ameliyat, gözlük ve kapama gibi tedavi yöntemleriyle tedavi edilebilir. Erişkinlerde göz tembelliğini tedavi edebilecek bir yöntem şu an için yoktur.
• Derler ki : “Göz nakli ile körlük tedavi edilebilir”: Yanlış! Göz küresinin tam olarak nakli günümüz tıp teknolojisinde mümkün değildir! Halk arasında göz nakli olarak bilinen ameliyat aslında kornea naklidir. Kornea gözün en dış tabakası olan saydam dokudur. Kornea kaynaklı körlüklerin (keratokonus, kornea bulanıklığı, kornea ödemi gibi) tedavisinde uygulanan kornea nakli ameliyatı dünyada en sık uygulanan doku/organ nakli operasyonudur. Kornea nakli öncesinde alıcı ve verici arasında kan ve doku grubu uyumu aranmaz.
• Derler ki : “Göz doktorları lazer tedavisi (lasik, lazer göz ameliyatı) olmazlar” Yanlış! Göz doktorları da kendi kırma kusurlarını (miyop, hipermetrop ve astigmat) düzeltmek için gözlük – kontakt lens takarlar veya gözlükten kurtulmak için ekzimer lazer tedavisi olurlar. ISRS (Uluslararası Refraktif Cerrahlar Birliği) üyesi göz doktorlarının yaklaşık % 25’i lazer göz ameliyatı olmuştur. Ayrıca, diğer insanlar gibi göz doktorları da belli bir yaştan sonra yakın gözlüğü kullanmak zorundadırlar ve şu anki teknoloji ile yakın görmenin lazer ile düzetilmesi önerilmez (bakınız: presbiyopi). Bu nedenle, yakın görme için kullanılan gözlükler ile lazer arasında bağlantı kurulması mantıki değildir.
• Derler ki : “Lazer ameliyatı (lasik) olanlar yaşlandıklarında katarakt ameliyatı olamazlar”: Yanlış!
Gözlükten kurtulmak için yapılan lazer göz tedavisi gözün en dışındaki kornea tabakasına uygulanır. Katarakt ise gözün içerisindeki saydam lensin bulanıklaşmasına verilen isimdir. Yeteri kadar yaşlanma şansı bulan herkes katarakt olur. Lazer göz ameliyatı olmuş olmanız katarakt gelişimine neden olmaz, katarakt ameliyatı olmanıza da engel değildir. Dikkat edilmesi gereken tek nokta katarakt ameliyatında kullanılacak göz içi merceğin numarasının doğru hesaplanmasıdır. Bu nedenle lazer olmuş kişilerin, senler sonra katarakt ameliyatı olacakları sırada göz doktoruna kaç derece göz bozukluğunun düzeltildiğini söylemeleri gerekir ki, cerrah göz içine konacak merceğin derecesini doğru hesaplasın.
• Derler ki : “İsteyen herkes dinlendirici gözlük takabilir”: Yanlış!
Çünkü “dinlendirici gözlük” diye bir şey yoktur!
Çok çalışıp yorulduysanız gözlük takmak sizi dinlendirmez.
Eğer bir kırma kusurunuz varsa, bunu düzeltecek gözlük ancak görüşünüzü arttırır. Yoksa düz camı takmanın anlamı ve mantığı yoktur.
Halkımız arasında yanlış yerleşmiş birkaç konuyu dile getirmeye çalıştım .
İlk anda yukarıda yazılanlar kişiye tuhaf gelebilir, ama düşününce her satırında yoğun saptamalar olan konunun doğruluğu ve bilhassa önemi anlaşılacaktır.
Göz Bozukluğunun sabitleşmesinden, yani numaranın ilerlemesi durduktan sonra yapılmalıdır. Bu da genelde 18-20 yaş civarında olur.
Ne gibi riskleri vardır ?
LASIK Komplikasyonları kontakt lens kullanımından fazla değildir. Bunlar da zaten müdahale öncesi yapılan muayenede belli olur.
Bazı vakalarda müdahale esnasında hastanın gözünü oynatması nedeniyle olarak tam düzelme olmamaktadır; ama genelde bu olay +0,50 / – 1,00 derece civarlarında bir numaranın kalmasıyla sonuçlanmaktadır. Genelde hastalar bu durumda bile gözlük kullanmaya ihtiyaç duymamakta, bazıları ise ikinci bir Lazer müdahalesiyle bunu da yok ettirmektedirler.
İkinci, üçüncü kez Lazer olunabilir mi?
Eğer kornea kalınlığınız müsaade eder ve tetkikleriniz normal çıkarsa ikinci ve üçüncü kez Lazer olabilirsiniz.
Yeterince düzelmemişse tekrar Lazer / LASIK olunabilir mi ?
Eğer yüksek derecelerde olduğu gibi yeterince düzelme olmamışsa ve 2. tetkikleriniz Lazere uygun çıkarsa 6 – 12 ay sonrasında tekrar Lazer / LASIK yapılabilinir.
Müdahale Gözün kaybına neden olur mu ?
Bu istisnai bir durumdur ve şu ana kadar ne memleketimizde, ne de Avrupa’ da böyle bir yayın yoktur. (Ek : Şubat 2006 Sabah Gazetesinde İstanbul da ki bir hastanede meydana gelen körlük olgusu yayınlandı!)
Ne kadar süre hastanede yatılır ?
Hastanede yatmaya gerek yoktur; Hasta müdahaleden hemen sonra evine gidebilir.
Anestezi nasıl yapılır?
Gözün uyuşması bir göz damlasıyla sağlanır.
Genel Anestezi (narkoz) olmanın imkanı yok mu ?
Yoktur. Çünkü müdahale sırasında gelen Lazer ışınına bakmanız gerekir ki işlem tam görme aksı üzerinde gelişsin. Eğer narkoz alırsanız, gözünüzle lazer ışınına bakamayacağınız için tedavi korneanın yanlış bir bölgesinde gerçekleşecektir…
Ameliyat öncesi lens kullanılabilir mi ?
Lazer olmadan on gün önce mutlaka sert lensler çıkartılmalıdır.
Yumuşak lenslerin üç dört gün önce çıkartılması yeterlidir.
Tembel Gözün görmesi Lazer ile düzelir mi ?
Halk arasında tembel diye adlandırılan gözün görmesi Lazer sonrası daha fazla artmaz; hasta gözlükle gördüğünü Lazer sonrası gözlüksüz olarak görebilecektir, ama tembelliği düzelip, görme miktarında artma olmayacaktır; çünkü aslında tembel olan gözünüz değil, beyninizdir !
Sonuç kesin midir ? Geri dönebilir mi ?
Numaranın sabitlenmesi LASIK te ilk haftada başlar ve ortalama 1 ayda gerçekleşir. Lazerde bu olay 3 aylık bir zaman alır.
Genelde Ekzimer Lazer müdahalelerinde geri dönüş daha fazla olduğu için LASIK tercih sebebidir.
Gelişmesini tamamlamamış ergenlerde ilerleme olabilir.
Fort miyop denilen ileri derece miyoplarda ikinci kez müdahale gerekebilir.
Yakın Görmesi bozulanlar Lazer / LASIK ile tedavi olabilirler mi ?
Ne yazık ki Hayır! Halen Presbiopi (Yakın Görme Bozukluğu) için çalışmalar deneme safhasındadır. Bazı meslektaşlarımız, bu durumdaki hastalarının bir gözüne uzak görmesi, diğer gözüne yakın görmesi için Lazer / LASIK uygulamaktadırlar. Şahsen bu tedaviye şiddetle karşıyım: çünkü bir gözü uzağı, bir gözü yakını gören kişinin derinlik hissi kaybolacaktır ve bu nedenle trafikte kaza yapma riski çok artacaktır. Ayrıca ilerleyen senelerde yakın görme dereceniz daha da bozularak değişeceğinden yakın görmesi düzelen gözün tekrar bozulması doğaldır; o zaman yine aynı tedaviyi tekrarlatmanız gerekecektir.
Lazer / LASIK müdahalelerinin üzerinden yeterince zaman geçmediğine göre ne zamana kadar beklemeliyiz ?
Gözde Lazer ülkemizde ve aynı zamanda tarafımdan 25 seneden uzun bir süredir, LASIK ise 20 senedir uygulanmaktadır ve halen hastalarda kötü hiç bir değişim görülmemiştir. Daha ne kadar beklemek istiyorsunuz?
Her gözlük kullanan Lazer olabilir mi?
Her gözlük kullanan Lazer tedavisi olamaz. Lazer tedavisi olunabilmesi için:
Kişinin gelişiminin durmuş olması gerekir.
Şeker, romatizma, otoimmün hastalıklar gibi genel hastalıkları olmaması gerekir.
Üveit, glokom gibi göz hastalıkları olmaması gerekir.
Kornea kalınlığının yeterli olması gerekir.
Hamile olmaması gerekir.
Keratokonuslu olmaması gerekir.
Demek ki Lazer olmak isteyen hastanın sıkı bir kontrolden geçirildikten sonra ameliyatına karar verilmesi gerekir. Bazı hastaneler bu incelemelerin çoğuna gerek duymadan hastaya müdahale ettikleri için tatsız sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bu kötü sonuçların düzeltilmesi, bizim gibi etik kurallara uyan göz doktorlarını da zor durumda bırakmaktadır.
Tedavi esnasında ve sonrasında hasta neler yaşıyor?
LASIK tedavisi esnasında hasta uyutul(a)maz. Çünkü :
Lazer ışınının gözün görme aksına yönlenebilmesi için hastanın Lazer aletine bakması gerekir.
Bu nedenle hastanın gözleri damla ile uyuşturulur. Böylece müdahale sırasında hasta ağrı ve acı duymaz.
Hasta hastanede yatmadan ve gözleri bandajlanmadan hemen taburcu olabilir.
Tedaviden sonra 4-5 saatte gözlerde sulanma ve batma olabilir. Giderek bu şikayetler azalır ve görme netleşmeye başlar.
İlk akşam uykuda elini gözüne götürmemesi gerekir ve bu konu kaldırılan kapakçığın düzgün olarak yatağına yerleştirilmesi açısından çok büyük önem taşır.
En mutlu an, ertesi gün hastanın uykudan uyandığı ve etrafı gözlüksüz gördüğü güzel andır. Bundan sonra hasta normal yaşantısına devam edebilir.
Başarılı bir tedavi için nelere dikkat edilmelidir?
Laser Cihazının kalibrasyonun doğru ve sık yapılmasına,
LASIK için her seferinde ayrı bıçak kullanılmasına (FemtoSecond Laser de buna gerek yoktur.)
Operatörün bu ameliyatları ne zamandan beri yaptığına dikkat etmek gerekir
Dünyadaki LASIK uygulamaları ile Türkiye’de yapılanları kıyaslarsak neler söylenebilir?
Türkiye yapılan göz hastalıkları tedavileri dünyadaki bir çok gelişmiş ülkeden daha ileri seviyededir. Doktorlarımız genelde Avrupa ülkelerinden daha çok Lazer yapmışlardır. Hatta yurtdışından gelip tedavi ettiğimiz bir çok yabancı hastamız vardır. Ama eskiyip de Anadolu’ya gönderilen cihazları kullanan merkezleri ayrı tutmak gerekir.
Karşınızda gördüğünüz bir cismin görüntüsü gözünüzde :
Önce en öndeki kornea tabakasından,
Sonra ön kamara dediğimiz içi aköz hümör adındaki bir sıvı ile dolu olan bölgeden,
Üçüncü olarak lens dediğimiz ve ileride yaşlılarda kataraktın geliştiği mercekten,
Dördüncü olarak gözün küresinin tam ortasındaki vitre cismi adı verilen jelatinimsi sıvıdan geçerek
En arkadaki retina (ağ tabaka) ya yansır.
Bu yansıtıcı ortamların herhangi birindeki milimetre, hatta mikron (yani milimetrenin binde biri) düzeyindeki bozukluklar resmin retinaya düzgün olarak yansımasını engeller. Bu nedenle bazen cisim ile gördüğümüz cisim arasında farklar oluşur. İşte bu küçük farkları ortadan kaldırabilmek için birçok teknoloji geliştirilmeye çalışılmaktadır; bu teknolojilerde gözün beş tabakasından geçerek gelen ışın demeti tekrar beş tabakadan geri döndüğünde bir ekranında toplanarak bilgisayar tarafından yorumlanır ve tüm hataları düzeltilmeye çalışılır. Böylece oluşacak görüntünün tüm hatalardan arındırılmış pırıl pırıl bir görüntü olması arzulanır. Ama acaba hakikaten öyle bir görüntü oluşmakta mıdır veya oluşabilecek midir ?
Bu teknolojilerde yapılan lazer veya LASIK müdahaleleri mutlaka direkt uygulanan lazer teknolojisinden daha iyi sonuç vermektedir. Fakat daha alınması gereken çok uzun bir yol vardır. Çünkü, görüntü yukarıda sıraladığım beş ortamdan geçip tekrar geri döndüğünde her ortamdaki küçük hatalar bir sonraki ortamdaki hatalarla birleşerek geometrik oranda artan yanlışlara neden olabilmektedirler. Bu nedenle bu teknolojiler, şu anda herkese önerilecek teknolojiler değildir. Ama eğer daha önceden sonucu kötü olan bir lazer uygulaması geçirmişseniz, mutlaka wavefront benzeri teknoloji ile eski lazer uygulamasındaki hataların düzeltilmesi gerekir.
Doğal olarak, bu teknolojilerde her hasta için ayrı bir bilgisayar kartı kullanıldığından dolayı benzer teknoloji ile uygulanan lazer müdahalesinin maliyeti klasik uygulamanın hemen hemen iki mislidir.
Gözün Kırılma Kusurları Nelerdir ?
Miyopide, gözün ön-arka ekseninin genelde uzun olmasından dolayı uzaktaki cisimlerin görüntülerinin gözün arkasındaki merkez görme noktasına varmadan odaklaşması sonucu ağtabakada net görüntü oluşamaz.
Hipermetropide, gözün ön-arka ekseni kısa olduğundan görüntü merkez görme noktasında bulanık olur, ancak arkasında netleşir.
Astigmatta ise, görüntü merkez görme noktasında eğik / bozuk olarak meydana gelir.
Ekzimer Lazer nedir ?
Ekzimer Lazer yüksek enerjili ultraviyole ışınları yayan bir Lazer cihazıdır. Bu ışınlar gözün en önündeki saat camına benzeyen şeffaf kornea tabakasına temas edince, buradaki kornea moleküllerini birbirine bağlayan kimyasal bağları koparır ve böylece korneanın yüzeyindeki o kısım yok olur. Bu olay fotokimyasal bir işlem olduğundan gözün hiçbir dokusuna zarar vermez, hatta etkisi gözün iç kısımlarına bile girmez; çünkü gözyaşına veya herhangi bir sıvıya rastladığı anda tüm etkisini kaybeder.
LASIK Nedir ?
LASIK (Lazer in situ Keratomileusis) yönteminde ise önce gözün ön bölümündeki kornea tabakası ileri teknoloji ürünü otomatik kesici olan mikrokeratom ile ortalama 120-160 mikron kalınlığında bir bölüm korneadan ayrılmadan, ince bir yaprak halinde kaldırılır ve orta tabakaya Ekzimer Lazer uygulandıktan sonra ince kapak tekrar eski yerine kapatılır.
Web Sitemdeki videoda da göreceğiniz üzere LASIK yönteminde, Ekzimer Laser uygulanmadan önce Keratom adı verilen bir bıçak ile fleb adını verdiğimiz bir kapakçık kaldırılır, Lazer uygulanması sonunda bu kapakçık tekrar yerine oturtulur. İlk defa 2003 senesinde Madrid’ de katıldığım SOE yani Avrupa Oftalmoloji Kongresinde sunulan bir çalışmaya göre bu kapakçık femtosecond adı verilen bir başka lazer yöntemiyle kaldırılmaya başlanmış ve bu çalışma artık memleketimizde de uygulanma alanı bulmuştur. İşte bu yöntemde keratomun vazifesini bir başka lazer cihazı yaptığı için, bu yönteme Bıçaksız LASIK / Intralase LASIK / Femtosecond Laser / FemtoSaniye Lazer gibi değişik adlar verilmektedir. Güvenilir bir yöntemdir ve on seneden beri artık ben de bu yöntemi kullanıyorum.
Ekzimer Lazer ve LASIK ile eski Rusya’ daki eski miyop düzeltme ameliyatları arasında benzerlik var mıdır ?
Radyal Keratotomi eski Rusya öncülüğünde uygulanıp, artık terk edilmiş olan bir başka yöntemdir: bu ameliyatta bıçak ile sağlam korneanın büyük bir bölümü dikey olarak derinlemesine kesilmektedir. Bu nedenle – ben de dahil olmak üzere – bir çok doktor bu müdahaleye karşı çıkmışlardır ve çıkmaktadırlar.
Halbuki Ekzimer Lazer yöntemi, gözün önündeki saat camı gibi duran kornea dokusu 0,2 mikron yani milimetrenin onbinde ikisi kalınlığında mikroskopik tabakalar halinde inceltilerek korneaya yeni bir şekil verme işlemidir; bilgisayar hesaplamalarıyla yapılan bu işlem sonunda miyopi, hipermetropi ve astigmatizma düzeltilmiş olur.
Anlaşılacağı üzere ne Ekzimer Lazer, ne de LASIK yönteminin Rusya’ da yapılan ameliyat ile hiç bir teknik benzerliği yoktur.
Ekzimer Lazer ile LASIK yöntemlerinin karşılaştırılması :
Bir veya iki gözü miyop, miyop astigmat, hipermetrop veya hipermetrop astigmat olanlara,
Hipermetropisi veya astigmatı 6,00 diyoptriden az olanlara,
18 yaşını bitirmiş olup, gözlük veya kontakt lensinden veya bunların sunduğu görüntüden memnun olmayanlara,
Miyopu son bir senede ilerlememiş olanlara,
Mesleklerini gözlük veya lenslerle zor uygulayan sporcu, dalgıç, pilot gibi kişilere,
Laser işleminin kornea kalınlığını 380-400 mikronun altına indirmeyecek kişilere…
Tedavi Nasıl Gerçekleşir ?
Hastanın gözü narkoza gerek kalmadan, yerel anestezik bir damla ile uyuşturulduktan sonra, hasta önündeki bir ışığa bakarken Ekzimer Lazer kansız ve bıçaksız, LASIK’ te ise kansız olarak işlem tamamlanmaktadır.
Müdahale sonrası hastanede kalmaya gerek olmadığından, hasta rahatlıkla evine gidebilmektedir.
Görme ne zaman sağlanır?
Ekzimer Lazer’ de müdahale bitiminde göz birkaç gün kapalı kalır ve hasta yaşına göre giderek düzelen bir görmeye kavuşur. Fakat Hipermetrop ve Hipermetrop Astigmatların görmelerinin tümüyle düzelmesi zaman almaktadır.
Halbuki LASIK’ te, hasta gözü kapatılmadan evine gönderilir ve müdahale masasından kalkışından itibaren hemen hemen normale yakın görme sağlanmış olur.
Ekzimer Lazer’ in diğer tedavi alanları nelerdir ?
Görmeyi engelleyen ve kornea kalınlığının 1/3’ünden azını etkileyen lekelerin temizlenmesinde
Görmeyi azaltan yüzey pürüzlerinin giderilmesinde,
Tedaviye cevap vermeyen inatçı mikrobik keratitlerde,
Tekrarlayan kornea erozyonlarında,
Bazı göz tansiyonu tiplerinde
Hangi Ülkelerde uygulamaktadır?
FDA onayını aldıktan sonra Ekzimer Lazer, Amerika da dahil olmak üzere Fransa, Belçika, Almanya, İngiltere, Japonya gibi 135 ülkenin 5230 merkezinde uygulanmaktadır ve yeryüzünde şu ana kadar 100.000.000’den fazla göz başarı ile tedavi edilmiştir.